Öncellikle bu sıradan bir Schengen alma rehberi olmayacak. Tamamen kendi geçtiğim yolu, öznel bir şekilde anlatacağım.
O yüzden burada kesin bir doğru yok. Öneriler mantıklı gelirse uygulayın.
İlk olarak şu sorunu çözelim:
Ülke pasaportu olarak daha iyi günlerimiz oldu. Şu an geçmiş günlere göre vize alma konusunda herkesin daha endişeli olduğu bir gerçek ama durum böyle, gezmek istiyorsak bunları bir kenara bırakıp denemeliyiz. Akıllıca adımlar atıp, planlı hareket etmeliyiz. Ve sonra denemeliyiz. Denemeden bilemeyiz
Bu konuyu bir kenara koyduktan sonra Schengen’e üye ülkelerin isteklerine bir bakış atalım.
Ülkeler vize verirken, gel ye iç gez ve dön mantığında ilerler. Bizim üzerimize düşen görev ise kişisel algılamadan bunu zaten böyle yapacağımızı ispat etmek.
Neden kişisel algılamadan diyorum. Çünkü bazı insanlar, doğal olarak bu kadar belgeye ne gerek var? Ben işimde gücümde zararsız bir insanım diyor. Bu konuda kendilerine göre haklılar ancak gerçekçi olursak kendilerine göre haklı olmaları sistemi değiştirmiyor. Ülkelerin istekleri var, eğer gezmek görmek istiyorsan bu istekleri yerine getirmeliyiz.
Bu her söylenen itaat mı edeceksiniz kardeşim? sorusunu beraberinde getirebilir. Öncellikle hayır. Hemen açıklayayım, bizim amacımız egolardan, kişisel algılamalardan uzaklaşıp sadece gezmek.
Gezmek ve yeni yerler görmek istiyoruz. Eğer gezmek istemiyorsan, seninle bu satırda ayrılabiliriz. Bunun için ülkelerin şu anki koşulda istedikleri belgeleri onlara vermek durumundayız.
Sana red veren vize memuru belki seni kişisel hayatta tanısa çok sevecek. Ancak gerekli şartları sen veya ülken yerine getiremediği için bu red cevabı sana geliyor olabilir, gelmemesi için daha garanti yollardan ilerleyebiliriz.
Şimdi biz Schengen vizesini neden istiyoruz?
Gezmek, görmek için. Bir şirket davetiyesi ile gitmiyor ve salt gezginsek vizeyi verecek kişinin aklına gelecek ilk cümleleri sana söyleyeyim:
”Daha önce hangi ülkelere gitmiş ve benim ülkeme neden gelmek istiyor?”
Ama sınırdan kaçak geçenler geçiyor, bize onca soru soruluyor. Adalet mi bu? diyorsanız, bunu apayrı bir ortamda derinlemesine konuşuruz. Konumuz bu değil. Biz yasal yollar ile gezmek istiyoruz, kendimize bunun gibi sorular sorarsak yolumuzu uzatırız. Tek amacımız var, gezmek.
Ben kendi yolum olarak Schengen vizesine başvurmadan önce gerçekten gezdiğimi gösterebilmeliyim diye düşünmüştüm.
Bunu göstermenin en iyi yolu ise: Sosyal medya. Öncellikle daha kolay gidilebilecek ülkeleri çıkarttım.
Vizesiz nerelere gidebilirim acaba diye araştırdım. Ve bulduğum sonuçlar ilk Ukrayna ve birçok balkan ülkesinden geçiyordu, tamam ilk yolumuzu belirledik o zaman.
O ülkelere bakmak istersen hemen burada mevcut:
İkinci yolumuz ise vizesiz ülkelere gidip o ülkelerin tadını çıkartmak. Benim param olmadığı size anlatacağım pahalı eğlencelerim olmadı. Ama bir sürü deneyim biriktirdim. Öncellikle yürüdüm ama böyle 5-10 dakika değil. 10 saat yürüdüm. Gece yatmaya geldiğimde 10 kişilik hostellerde kaldım. Güvenli olduktan sonra yatak aynı yatak. Bazı insanlara ters gelebilir, ben seviyorum. Sadece uyumak için bunun 5-10 katını vermek her zaman korkunç bir fikir gibi geliyor. Hatta uçak biletini gece saatlerine alıp akşamdan havalimanına gidip bir geceyi de orada geçirmek mi?
İşte bu fikirleri severim! Ne demiştik? Konfor değil, gezi önemli bizim için.
Bu şehirleri gezerken bir sürü anı biriktirip bunların hepsini sosyal medya hesaplarımda biriktirdim. Derdim ünlü olmak veya o dönem için bu işten para kazanmak değildi. Anı biriktiriyor ve gerçekten gezdiğimi, farklı deneyimler yaşadığımı ve yaşamak istediğimi göstermekti.
NE ÖNEMİ VAR BUNLARIN?
İlk Schengen vizem için İtalya’ya başvurdum. Başvurmadan önce dört balkan ülkesi, bir de Ukrayna’yı gezmiştim. Bütün bu anılarımı Instagram’da toplamıştım ki insanlar tutkumu görsün. Çünkü elimde sadece tek bir şeyim vardı. Tutkum. Bunu göstermek istedim.
Schengen başvurusunun nasıl yapılacağını bilmediğim için aracı bir kuruluş bulmaya çalıştım ve hayır burada reklam girmeyeceğim. En sonunda eski konsolos, şimdilerde ise vize danışmalık hizmeti veren Ahmet Yavuz Aybaş ile tanıştım. İsteyen internetten kendisini aratabilir, Bazen doğru anda doğru insanı bulmak müthiş bir kolaylık yaratıyor.
Bu ismin bendeki önemi ise çok basit: Bana ve tutkuma inanması.
Bazı kurumlara gidiyorum, diyorum ki bakın benim Instagram hesabımda böyle böyle anılar var, bunları gösterebiliriz: karşılığında bu resmi bir belge buraya link koyamayız cevabını alıyorum. Gezmeye olan tutkumu nasıl göstereceğim peki?
En sonunda istediğim şekilde başvuru yapabileceğim bir isim ile tanışıp yoluma devam ettim. Niyet mektubunun sonunda ise ifadeler vardı:
”Ben Roma’yı gezmek istiyorum. Dilerseniz daha önceki gezilerime buradan: ‘‘instagram.com/greatneess23” veya ”tiktok.com/Mertisleyen23” bana ise buradan ulaşabilirsiniz…”
Bazen sizin yaptıklarınız yeterli olmaz, red verirler ve sebebini çok açık yazmaz. Bazen de vize vermek isterler ancak elle tutulacak birkaç sebep ararlar. İşte size sebep.
O dönem öne çıkarılan hikayelerde birçok anı fotoğrafım ve gönderilerde birçok ülke fotoğrafım vardı. Geziyorum, gezmeye devam edeceğim imajı sizin için altın değerinde. Ama tekrar ediyorum, tutkunuz gezmek ise. Çünkü burada gezmeye gidiyorum diyerek dönmeyenleri konuşmuyoruz. Odak noktamız belli.
SONRASI?
Çorap söküğü gibi geldi. Turist vizelerinde normalde mülakat olmaz, ben mülakata çağrıldım. 2 dakika boyunca nereye, neden gitmek istediğim gibi soruları cevapladım. Cevaplar basitti:
”Gezmek benim tutkum, Roma’da kolayca yürüyebileceğimi düşünüyorum. Daha önce defalarca kez başka ülkeleri yürüyerek kısıtlı imkanlarla gezdim, sosyal medya hesaplarımı niyet mektubunda bulabilirsiniz.”
Mülakattan bir gün sonra ilk vizemi aldım. İlk vizem 7 günlük, tek girişli İtalya vizesiydi.
Schengen aldıktan sonra bu kurallara dikkat ederseniz, daha uzun süreli vizeler alabilirsiniz.
İtalya’dan aldığım vizeyle Milano’ya uçtum. Ne demiştik? İlk olarak aldığımız ülkeye gidip orayı geziyoruz. Gezdim, yeni deneyimler edindim ve sonrasında Barcelona’yı çok görmek istediğim için oraya geçtim. Sonrasında 1 günlük Paris yolculuğu ve başladığımız noktaya geri döndük: İtalya, Roma.
İtalya’nın bana verdiği vizeyle en çok İtalya’yı gezmeliydim. O yüzden başladığımız noktaya geri döndük. Roma macerası sonrası ise Türkiye dönüşü başladı.
Tabii bu yolculukların hepsini yine anı olarak Instagram’a kaydettim. Bugün hala oradan duruyor, dilerseniz bakabilirsiniz. Sonrasında ne mi oldu dersiniz? İkinci Schengen başvurum yine İtalya’ydı. Çarşamba mesai bitimine doğru yaptığım başvuru, cuma sabah elimdeydi.
”6 aylık, çok girişli Schengen!”
Yine ilk olarak İtalya’ya gidip yine en çok orada kaldım. Çünkü İtalya’yı gezmeyi seviyorum, kendimi iyi hissettiriyor. Ardından Avrupa Futbol Şampiyonası için değişik ülkelere gittim, teker, teker. Ve geçen yaz düzenlenen Paris Olimpiyat Oyunları! Yerinde takip ettim, yazarken bile rüya gibi geliyor.
İşte böyle…
Çok uzun süre alt gelirli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğüm hayatta neredeyse parasız bir şekilde başardığım olay örgüsü bu şekilde oluştu. Bu yolu deneyebilirsiniz: ama şimdiden uyarayım bu yol en az 2 sene sürüyor. Onun detaylı hikayesi de belki bir gün gelir.
Bol şans!
Bu yazıyı paylaşmak ister misin?



1 yorum