Evet. Bu bir yeni yayımdır.
Aslında ben böyle bir yazıya başlamıştım, sonra ne oldu bilmiyorum. Zaten bütün işlere başlarken çok üşenirim, üşenmek değil aslında söylemek istediğim, çok düşünürüm. En sonunda amaan diyip başından kalkarım. Bu sefer böyle olmaz. ‘Umarım.’
Olmadığını dünyayı gezerken gördük, vizesiz diye gittiğim Ukrayna’dan sonra 20 tane ülke gezdim. Demek ki başladığım bir olgu devam ettirme yeteneğine sahipmişim. Ama bu yeteneklere her zaman çok ihanet etmişimdir, orası ayrı.
Neyse, gelelim konuya, yaklaşık üç yıldır düzenli aralıklarla dünyayı geziyorum. Gezerken gördüklerimi, yaşadıklarımı kısacası bütün hikayeyi burada toplayıp yazacağım.
Baştan söyleyeyim, ucuza uçak bileti nasıl bulursun veya pasaportu nasıl alırsın konularını burada bulamazsın. Kalınacak hoteller de burada yok, çünkü hiçbir ülkede hotelde kalmadım. Hosteli severim, hostel candır. Sonuç olarak burada daha çok tutku var. Gittiğim ülkelerde çok yürürüm, kilometrelerce yürürüm, zor durumlarda metroya binerim. Bakın taksi demiyorum, metro diyorum.

Öncellikle giydirmekten en çok zevk aldığım topluluğa giydirerek başlayayım. Bunu yazarken kimseye doğuştan bir nefret beslemediğimi, insanların davranışlarından dolayı içimde bi’ öfke oluştuğunu belirteyim. İnsanlara doğuştan verilen imkanlara sinirli değilim. Ben insanların doğuştan böyle imkanlara sahip olup sanki böyle bir olay yokmuş gibi her şeyi kendisi sıfırdan başarmış gibi göstermesine karşıyım.
Neyse, bu belirtmeyi yaptığıma göre başlayabilirim.
”Ben beş parasız New York’ta bir hayata başladım, veya X Avrupa ülkesinde çalışıyorum. Ancak başlangıçlarım çok zordu, beş parasızdım.” diye başlayan bir konuşmanın başarı hikayesi olması kuvvetle muhtemel ama bu hikaye ”Diplomat olan abim, ben küçükken Amerika’ya yerleşmiş dayım, daha ben kendimi tanımadan 30 tane ülke gezmiş anne, babam” ile devam ediyorsa biz seninle aynı hikayeye sahip değiliz kardeşim. Öncellikle ikimiz bu konuda birbirimizden bi’ ayrılalım. Ne sen benim yaşadıklarımı anlayabilirsin, ne ben senin yaşadıklarını. Zaten sen kimsenin yaşadığını umursamayıp kendi egonunu tatmin etmek için asla kimsenin işine yaramayacak bilgiler anlatıp duruyorsun.
Ee nasıl gezmeye başladın? İşte anne babamın yeşil pasaportu dolasıyla, yok bana küçüklüğümde vize almışlar, yok zaten orada abim yaşıyordu.
Bana bunları anlatma, size balık tutmayı öğretmemişler ki size direkt balık vermişler. Hoş, bana balık tutmayı öğreten de yoktu etrafımızda aksine kovamızı sürekli tekmeleyip, oltamızı bozdular. Kendimiz bir şekilde balık tutmayı öğrendik. İşte burada balık tutmayı öğreneceğiz. Kimse bize bir şey vermeyecek.
Geziyi seviyorsanız ve mentaliniz kaldırıyorsa başlarsınız, kaldırmıyorsa zaten yapacak bir şey yok.
Başka neler var?
Diğer taraftan burayı kullanmak istediğim bir diğer nokta ise insan hikayeleri. Küçük yaşlardan itibaren insanların hikayelerine meraklı biri oldum. Kim nereden nereye gitmiş, hangi yollardan geçmiş, bunu bilmek isterim.
Bu yüzden kendi hikayelerim haricinde istediğim insanların hayat hikayelerini araştırıp burada yazmayı planlıyorum. Devamında belki bir podcast serisi eklerim siteye. Yolun hikayesinin planları bu şekilde.
İçinizin huzur dolduğu günlerde görüşmek üzere!
Bu yazıyı paylaşmak ister misin?
Yorum gönder